DEPREMİN PSİKOLOJİK ETKİLERİ
Depremler, herkes için stres ve korku yaratan bir durumdur. Böyle bir doğal afetle karşılaşan insanlar benzer duygu, düşünce ve davranış kalıplarında tepki verirler.
Psikolojik Sağlık
Deprem, yer aldığı coğrafyada meydana getirdiği yapısal yıkımın yanı sıra insanların yaşamlarını derinden etkileme ve ciddi psikolojik sorunlara yol açma gücüne sahip bir doğal afettir. Deprem ve sonrasında yaşanan olası etkiler olayın şiddetine, depremzedeye, toplum yapısına ve geçmiş deneyimlere bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
Deprem ve Beyin
Depremin güçlü, şiddetli ve ciddi bir hasara neden olması halinde, insan beyni, anında iki tür tepki verir: Bunlardan biri tehlikenin değerlendirmesini yapmak, diğeri ise tehditten korunmaktır. Tehdit, bireyde “savaş ya da kaç” tepkisini hayati bir tehdide yanıt olarak ortaya çıkaran fizyolojik tepkilerdir. Kişi ilk anda aşırı bir korku yaşayabilir veya şoka girebilir. Bu durumda tehlikeden kaçınmak için bazı kurtuluş yolları seçebilir. Örneğin; deprem sırasında pencereden atlayan kişi, o an depremin kendisine vereceği zarardan ve içinde bulunduğu panik ve çaresizlikten bu yöntemle bir kurtuluş yolu seçer.
Deprem Sonrası İnsan Psikolojisi
Depremler, herkes için stres ve korku yaratan bir durumdur. Böyle bir doğal afetle karşılaşan insanlar benzer duygu, düşünce ve davranış kalıplarında tepki verirler. Depremin şiddetine, türüne, önce buden hazırlıklı olup olunmamasına, bireyin kişilik yapısına ve yaşına bağlı olarak verilen bu tepkiler değişiklik gösterebilir.
Bunların yanısıra, deprem sırasında veya sonrasında yaşanan bazı fizyolojik değişimlerde bireyi oldukça etkilemektedir. Bu fizyolojik değişimler kalp atımı ve soluk alıp verme hızının artması, kas gerginliği, uyuşma hissi, terleme, titreme ve mide bulantısı şeklinde ortaya çıkabilir.
Deprem tehdidi ortadan kalktıktan sonra bireyleri zorlu bir süreç ve bu süreç içinde insanın duygu ve düşünce dünyasının anlamına yaptığı etkiyle baş edebilme sorunu meydana gelir.
Ağır ve yıkıcı bir depremin ardından bireylerde 3 ayrı psikolojik dönem yaşanır. Bunlar şok, pasifleşme ve toparlanma dönemleridir.
Şok döneminde, depremde mağdur olan kişi sersemlemiş bir haldedir. Amaçsızca dolaşır, yakınlarına veya çevresindeki insanlara yardımcı olabilme eğilimi gösteremez. Yaralarının farkında değildir ve zaman, yer, kişi kavramlarını şaşar. Kimi bireylerde ise bellek kaybı meydana gelmektedir. Şok tepkisi bedenin psikolojik savunma mekanizmasıdır ve kişi olaya yabancılaşarak bu psikolojik dağılmadan kurtulabilmektedir. Şok halindeki kişilerin gösterdikleri bu durağan yapının yanısıra, bazı bireylerde tersi davranışlar gözlemlenebilmektedir. Bu bireyler panik hali ve çılgınca davranışlar sergiler. Genelde, bu tür davranışlar, deprem sırasında ani panik yaşayıp, kendisini binadan atıp bu şekilde kurtulabileceğini düşünen insanların psikolojilerinde rastlanmaktadır. Genelde, şok dönemi bireylerde 1- 2 gün sürebilmektedir. Şok dönemi içinde olan kişilerde ileri derecede duygusal tepkisizlik görülmektedir. Yaşadıkları depremde yakınlarını kaybeden veya duygusal olarak tepkisizlik yaşayan bireyler, bu süreçte yaşadıkları, kayıplar , duygularını yada fiziksel yaralarını hissetmez.
Pasifleşme döneminde depreme maruz kalan kişi telkine açık ve edilgen haldedir. Kendisine yardımcı ve destek olmaya çalışan kişilerin önerilerini dinler ve bunları uygulamaya çalışır. Ancak bunların yanı sıra, birey basit işleri yapamayacak kadar yetersiz, yorgun ve beceriksiz bir durumdadır. Birey, pasifleşme döneminde, tıpkı çocukluğunda ki gibi pasif ve bağımlı bir davranış sergilemektedir. Bireyler, pasifleşme süreci içerisinde kendine gelmeye ve daha bilinçli davranışlar sergilemeye başlar.
Son olarak üçüncü dönemde, yani toparlama döneminde , her ne kadar isminden yola çıkarak bu dönemin bireyin toparlandığı bir dönem olarak düşünülse de, işleyen süreç çok daha farklıdır. Depreme maruz kalan kişiler bu dönemde yüksek kaygı halindedir. Düzenli ve sağlıklı bir uyku süreci geçiremedikleri gibi, uyudukları zaman sürekli kabus görürler. Bu süreçte kişiler evde uzun süre vakit geçiremezler ve kapalı alanlarda bulunmaktan kaygı duyarlar. Toparlanma evresine giren kişi, hayatının düzeleceğine, normal yaşam standartlarına ulaşacağına ve kaygılarından uzaklaşacağına olan inancını kaybederse bazı suçlar işleyebilir , başkalarına ya da kendine zarar vermeye kalkışabilir. Toparlanma dönemi ile başa çıkabilen bireyler bu dönemi iki üç un içerisinde atlatabilirler.
Depremzedelerde Oluşan Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Ruhsal travmalara yol açan başlıca olaylar, savaşlar, afetler, depremler, tecavüzler, şiddetlerdir. Kişiler beklenmedik ve kendilerine ağır gelen durumlar sonucunda çaresizlik ve ruhsal travmalar yaşayabilirler. Ağır yıkım ve ruhsal hasara yol açan depremler, bireyler için oldukça stresli ve bazen travmatik olabilir. Bireylerde; hayatlarını alt üst edecek ölüm ya da ölüm tehdidini oluşturabilecek olaylar, aniden gelişen bir kaza ve şok durumu yaşaması sonucunda ortaya çıkan duruma travma sonrası stres bozukluğu adı verilir. Bir çok kişi için şok durumları gelip geçici olup, zamanla tüm sorunlar atlatılırken , bazıları için ise durum daha farklıdır ve yaşanılan şok olayı aylar veya yıllarca atlatılmaz durumdadır.
Yaşanan travmalar bireylerde farklı belirtiler gösterebilir ancak hemen hemen herkeste aynı tepkiler meydana gelmektedir. Deprem sonrasında ise travma sonrası stres bozukluğu ile ilgili oluşabilecek bazı durumlar vardır: Uyku ve odaklanma sorunları, psikolojik reaksiyonlar arasında konfüzyon, korku, keder, suçluluk, öfke gibi güçlü zihinsel ve duygusal durumlar, yaşanan olayların zihinde ve rüyalarda sürekli olarak canlanması, travmayı anımsatan uyaranlardan kaçınma, öfke ve huzursuzluk bulguları, duygusal kütleşme ve yaşama yönelik umutsuzluklara rastlanır. İnsanların travmayla başa çıkmalarına yardımcı olacak standart bir yöntem yoktur. Buna karşın , bireyin kişiliğine ve yaşam biçimine uygun nitelikte yöntem gereklidir.
Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan birey için gerekli bazı destekleri şu şekilde gösterebiliriz. Konuşmak istemediğinden kişiyi zorlamamak, duyguları bastırmaya teşvik eden yorumlardan kaçınmak, yaşadıklarını ve duygularını rahatça belirtme olanağı vermek, zihinsel ve bedensel rahatlama ve dinlenmeye olanak sağlamak, travmanın yaratabileceği duygusal sorunlar konusunda aydınlatıcı bilgiler sunmak. Deprem sonrası stres ve matem kaçınılmaz bir durum olabiliyor. Belirtilen yöntemlere rağmen , birey yoğun korku ve keder yaşıyorsa mutlaka profesyonel destek sağlaması gerekmektedir.